Kainatın derinliklerinde süregelen muazzam bir dans vardır ki, bu dans bir nehrin akışı gibi sürekli ve sonsuzdur.
Nehrin bir başından diğer başına her geçiş, bir dönüşüm ve bir yenilenme hikayesi anlatır.
Düşük titreşimdeki ışık, enerjinin yoğunlaşarak maddeye dönüşmesi gibidir, tıpkı bir tohumun zamanla filizlenip ağaç olması gibi.
Bu süreçte, ışık yavaşça titreşir, sakinleşir ve şekil kazanır; kendi içindeki potansiyelden maddeyi ortaya çıkarır.
Madde, yeryüzünde belirgin ve katı bir form bulur, ama aslında o da kendi içinde titreşimlerini barındırır.
Yüksek titreşim seviyesine ulaştığında ise, bu madde hafifler, akışkanlaşır ve ışığa geri dönüş yolculuğuna başlar.
Bir bakıma, bu dönüşüm toprak altındaki sıvının buharlaşarak gökyüzüne yükselmesine, ardından tekrar yağmur olup yere inmesine benzer.
Evrenin bu iki yönlü oyun alanı, sürekli bir enerji alışverişi, formdan forma bir çeşit yeniden doğuş döngüsüdür.
Tıpkı bir kelebeğin kozayla başlayıp özgürlüğe uçması, sonra tekrar toprağa dönmesi gibi.
Enerji, ister ışık formunda ister madde formunda olsun; zamanı geldiğinde diğerine dönüşür, hiç yok olmaz ve sonsuz varlık döngüsünü sürdürür.
Evrenin devasa orkestrasında enstrümanını çalan enerji, ışık hızında yayılır, sonra maddeye bürünür, tekrar ışık olup yayılır.
İşte bu, ışık ve maddenin sürekli olan ve her an birbirine dönüşebilen bir manifestosudur.
Doğa ve enerji arasındaki bu dans, kozmosun şarkısını sürdüren bir oluşum ve yok oluş fısıltısıdır.
Madde ve ışık, bu devasa sahnede sürekli bir bağ kurarlar; biri diğerine geçiş yaparak evrensel harmoniyi sürdürür.
Çünkü her nefes, her titreşim bu ebedi dönüşümün bir parçasıdır; yaşam ve ışığın kutsal döngüsüdür.
Yorumlar