İnsan bedeni, görünmez enerjilerin derin bir okyanusu gibidir.
Duygularımız ve düşüncelerimiz bu okyanusta yüzen renkli balıklar gibidir.
Ancak, her bir balık gözden kaybolduğunda, onun yerinde bıraktığı dalgalar bellek sırtımızda yankılanır.
Unuttuğumuzu sandığımız şeyler, aslında zihnimizin derinlerine, bilinçaltı deniz tabanına yollanır.
Ve zamanla, bu unutulmuş hatıralar büyüyerek birer dip akıntısı oluşturur.
Bu dip akıntıları, ruh halimizin enerjisini ve dengelerini sessizce etkiler.
Bu etki, içsel dengemizi bozabilir ve dalgalanan enerjiler fiziksel sağlığımıza sızarak hastalıklara yol açabilir.
Beyin, tıpkı büyük bir gemi kaptanı gibi, zorlu fırtınalarda gemiyi ayakta tutmaya çalışır.
Zihinsel çözüm bulamadığında ise, dalgalardan kaçmak için rotasını değiştirip bedensel limanlara sığınır.
Ve işte o zaman, bedenimizde kasırgalar başlar: ağrılar, rahatsızlıklar, hastalıklar.
Bu, bilinçaltının sörf tahtasında dans eden bir kahini andırır; bize geçmişimizin duvarına çarpan ve dışa vuran dalgalarını gösterir.
Her acı ya da hastalık, bilinçaltımızdaki bir mesajın fiziksel dünyaya tercümesi olabilir.
Okyanusun derin bir nefes alıp dalgaları sakinleştirmesine izin vermek, bu şifreleri çözmek için önemli bir adımdır.
Kendimizi dinlemek, enerjimizi tanımak ve içsel huzurumuzu yeniden kazanmak için bir fırsattır.
İşte bu yüzden, iç devinimlerimizle barış yapmak, sağlık dalgalarında yolculuğumuzu daha huzurlu hale getirir.
Yorumlar