Kibrin Ateşinde Yanmak: İblis’in Hikayesi ve İsminin İki Yüzü
İblis, benliğini putlaştırdı, kendi varlığını mutlak sandı, kendini yüceltti ve kibrin ateşine düştü. “Ben” dedi, “benim özüm ateştir, topraktan yaratılan Adem’den üstünüm,” ve işte o an, kendi kendisinin kör kuyularına hapsoldu. O, benliğini sadece kendinden ibaret gördü, kendi iç alemine kapandı ve dış dünyaya gözlerini kapadı. Oysa var olan tek hakikat, “Ben Ben’im” diyebilen Tanrı idi. İblis’in gözleri kendi benliğine çevrildiğinde, hakikatin dışındaki tüm “Ben”ler ona perde oldu. O perdeyle birlikte, görmesi gerekeni göremedi, duyması gerekeni duyamadı ve bilmesi gerekeni inkar etti. İnkar edenlerden, yani hakikat perdesiyle örtülenlerden, kafirlerden oldu. Oysa onun adında bile “iBiLiS” olmak, yani sürekli yücelişe açık olmak, sonsuz mertebelerde yükselebilmek potansiyeli gizliydi. Fakat o, bu potansiyelini ateşli kibrine kurban etti ve “iBeLiS,” yani taş yalayan, ateşle kendini yakan, hakikatten uzaklaşan bir varlığa dönüştü.
Her isim çift kutupludur, tıpkı bir aynanın iki yüzü gibi. İsminiz sizi yüceltecek bir ışık olabilir, ama ateşe dönüşen gölgesiyle sizi yakıp küle de çevirebilir. İblis’in hikayesi, insanlığın en kadim uyarısıdır: Kendi isminizin yücelten yönüne ulaşmak için ateşli, yakıcı, kibre sürükleyen gölgesine, yani kendi “iblis”inize dikkat etmelisiniz. Çünkü kibir, insanı Tanrı’dan koparan en sinsi perdedir. Kur’an-ı Kerim’de, İblis’in secde emrine karşı çıkışı ve “Ben ondan üstünüm, beni ateşten, onu ise topraktan yarattın” deyişi, insanlık tarihinin en büyük isyanını temsil eder. Burada ateş, sadece bir element değil, aynı zamanda benliğin yakıcı, yok edici, ayrıştırıcı tarafını simgeler. Toprak ise tevazu, bütünlük ve kabulleniştir. İblis, ateşin ateşiyle yanarken, Adem toprakla bütünleşmiş, tevazunun sırrına ermişti.
Mitolojilerde de ateş, hem yıkıcı hem de dönüştürücü bir güç olarak karşımıza çıkar. Yunan mitolojisinde Prometheus, ateşi tanrılardan çalıp insanlara verdiğinde, bu bilgi ve kudretin hem ödülü hem de cezası olur. Ateş, bir yandan insanı yüceltir, ona uygarlık getirir, ama bir yandan da Prometheus’u zincirler ve acıya mahkum eder. Aynı şekilde, İblis’in ateşi de kendi potansiyelinin cezası olur; yükselme imkanını kibirle kaybeder. Birçok din ve kültürde, ateş hem ruhu arındıran hem de karartan bir semboldür. Hinduizm’de “Agni” yani ateş tanrısı, arınmanın ve dönüşümün ifadesidir. Fakat ateş kontrolsüz olduğunda, yakıcı bir felakete dönüşür.
Tasavvufun derinliklerinde, insanın içindeki “nefs-i emmare” yani kötülüğü emreden benlik, ateşin kibrine benzetilir. Mevlana, Mesnevi’de “Benlik ateşini söndürmeyen, hakikatin nurunu göremez” der. Burada benliğin ateşi, insanı hakikatten perdeleyen, kör eden bir duman gibi ele alınır. Yine Hallac-ı Mansur, “En’el Hak” diyerek, kendi benliğini hakikate teslim etmiş, kibir ateşini söndürmüş ve varlığını ilahi aşkla bütünleştirmiştir. Oysa İblis, “Ben Ben’im” demiş ama bu Benliğini Tanrı’ya teslim etmeyip ona rakip olmuş, böylece kendi ateşinde yanmıştır.
Psikoloji bilimi de benliğin iki yüzüne dikkat çeker. Jung’un “gölge arketipi”, insanın içindeki karanlık tarafı, yani kibir, öfke, kıskançlık gibi duyguları temsil eder. Her insanın içinde bir “İblis” ve bir “Adem” potansiyeli vardır. Kendi isminin anlamını, kökünü ve enerjisini bilip, gölge yönünü tanıyan kişi, kendi içindeki ateşi kontrol altına alabilir. İsminin yüce yönüne tırmanmak isteyen, önce kendi ateşini, yani nefsini terbiye etmeli, içindeki kibirle yüzleşmeli ve onu aşmalıdır.
Kültürel olarak, isimlerin çift kutupluluğu halk masallarında ve efsanelerde de sıkça işlenmiştir. Keloğlan’ın saflığı ile yücelmesi, ama kurnazlaştığında başına dertler açması, isminin iki yüzüne işaret eder. “Kara” ile başlayan isimler bir yanda güç ve kudreti, öte yanda ise gölgeyi ve felaketi temsil eder. Bazı Anadolu hikayelerinde, “Adını kötüye kullananın başı beladan kurtulmaz” denir. Çünkü isim, taşıdığı enerjiyle sahibini ya yüceltecek bir asansör, ya da ateşe düşüren bir tuzak olabilir.
Tarihte, büyük liderlerin ve kahramanların da isimlerinin hem yüce hem de ateşli yönleri olmuştur. Fatih Sultan Mehmed, “Fatih” yani fetheden ismiyle yücelmiş, ama gurura kapılsaydı isminin ateşiyle yanabilirdi. Yavuz Sultan Selim’in “Yavuz” yani sert, cesur anlamı, hem onu yükselten bir güç, hem de kibirli olursa düşüşünün sebebi olabilecek bir gölge taşırdı. Dengeyi bulamayan nice sultan, vezir ve bilge, kendi adının ateşli tarafında yanmış, tarihin tozlu raflarında unutulmuşlardır.
Dini metinlerde İblis’in hikayesi, insanın kendi isminin ve benliğinin iki yüzüne dikkat çekmek için anlatılır. Hz. Adem’e secde etmeyen İblis, aslında kendi yüceliş potansiyelini ateşin kibrine kurban etmiştir. Oysa Allah, insanı “halife” olarak yaratmış, ona isimlerin bilgisini vermiş ve ona yüceliş kapılarını açmıştır. Fakat bu kapıdan geçmek için, isminin yüce yönünü seçmek, ateşli gölgesine dikkat etmek şarttır.
Günümüzde kişisel gelişim ve spiritüel akımlar da bu çift kutupluluğa dikkat çeker. Her insan, isminin anlamını ve enerjisini keşfetmeli, içindeki ateşi dönüştürerek, yüceliş kapılarını aralamalıdır. Numerolojide, harflerin sayısal değerleriyle analiz edilen isimler, kişinin potansiyelini ama aynı zamanda zayıf yönlerini de ortaya koyar. Reiki, meditasyon ve yoga gibi uygulamalarda, içsel ateşi dengelemek ve yüceltmek için ismin enerjisiyle çalışma yapılır.
Edebiyatta da benliğin iki yüzü sıkça işlenir. Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”sında Raskolnikov, kendi içindeki iyilik ve kötülükle, yüceyle ve ateşle savaş halindedir. Tolkien’in “Yüzüklerin Efendisi”nde Gollum’un iki kişiliği, isminin iki yüzünü ve insanın içsel çatışmasını temsil eder. Shakespeare’in “Macbeth”inde, ana karakterin ismiyle özdeşleşen güç arzusu, onu yüceltmek yerine yıkıma sürükler.
İsimlerin iki yüzlü doğası, hem bireysel hem kolektif kaderi belirler. Her insan, isminin yüce tarafına tırmanmak ister, ama gölgeye, yani ateşe düşmek de mümkündür. Bu yüzden, isminizin gizli anlamlarını, tarihsel ve mitolojik köklerini, taşıdığı enerjiyi iyi bilmelisiniz. Kendi “iblis”inizi yani ateşli, kibre meyilli tarafınızı tanıdığınızda, kendi yüceliş potansiyelinizi de açığa çıkarırsınız. İblis’in hikayesi, bize en büyük uyarıyı yapar: Benliğin ateşiyle yanmak mı, yoksa tevazu toprağında yücelmek mi? Seçim, isminizin iki yüzü arasında bir yolculuktur.
Unutmayın, her isim bir anahtardır, ama iki kapısı vardır. Bir kapı yücelişe, diğer kapı ateşe açılır. İblis’in ateşinde yanmak istemiyorsanız, isminizin yüceltici sırlarına sarılın; gölgeye, yani kibre karşı uyanık olun. Çünkü insanın en büyük imtihanı, kendi adının ateşli gölgesini aşıp, yüceliş nurunda eriyebilmektir. Her gün, isminizi bir dua, bir niyaz gibi içinizde yankılatıp, onun yüce anlamında yükselin; ama ateşli gölgesine de dikkat edin. Çünkü isminiz, sizi göğe de çıkarabilir, ateşe de atabilir. Ve her insan, kendi isminin ateşiyle ya yanar ya da ışık olur. İblis’in hikayesi, insanlık tarihinin en büyük aynasıdır: O aynada gördüğünüz benliğinizin hangi tarafı seçtiğine göre, kaderiniz de şekillenir. İsminizin yüce yönüne ulaşmak için, ateşli yönünü tanıyın, kibre kapılmayın ve her daim tevazu toprağında kök salın. O zaman, isminizin gerçek sırrı ve potansiyeli size açılacak, ateşin gölgesinde kalmadan, hakikatin nurunda yüceleceksiniz.
İblis, benliğini putlaştırdı, kendi varlığını mutlak sandı, kendini yüceltti ve kibrin ateşine düştü. “Ben” dedi, “benim özüm ateştir, topraktan yaratılan Adem’den üstünüm,” ve işte o an, kendi kendisinin kör kuyularına hapsoldu. O, benliğini sadece kendinden ibaret gördü, kendi iç alemine kapandı ve dış dünyaya gözlerini kapadı. Oysa var olan tek hakikat, “Ben Ben’im” diyebilen Tanrı idi. İblis’in gözleri kendi benliğine çevrildiğinde, hakikatin dışındaki tüm “Ben”ler ona perde oldu. O perdeyle birlikte, görmesi gerekeni göremedi, duyması gerekeni duyamadı ve bilmesi gerekeni inkar etti. İnkar edenlerden, yani hakikat perdesiyle örtülenlerden, kafirlerden oldu. Oysa onun adında bile “iBiLiS” olmak, yani sürekli yücelişe açık olmak, sonsuz mertebelerde yükselebilmek potansiyeli gizliydi. Fakat o, bu potansiyelini ateşli kibrine kurban etti ve “iBeLiS,” yani taş yalayan, ateşle kendini yakan, hakikatten uzaklaşan bir varlığa dönüştü.
Her isim çift kutupludur, tıpkı bir aynanın iki yüzü gibi. İsminiz sizi yüceltecek bir ışık olabilir, ama ateşe dönüşen gölgesiyle sizi yakıp küle de çevirebilir. İblis’in hikayesi, insanlığın en kadim uyarısıdır: Kendi isminizin yücelten yönüne ulaşmak için ateşli, yakıcı, kibre sürükleyen gölgesine, yani kendi “iblis”inize dikkat etmelisiniz. Çünkü kibir, insanı Tanrı’dan koparan en sinsi perdedir. Kur’an-ı Kerim’de, İblis’in secde emrine karşı çıkışı ve “Ben ondan üstünüm, beni ateşten, onu ise topraktan yarattın” deyişi, insanlık tarihinin en büyük isyanını temsil eder. Burada ateş, sadece bir element değil, aynı zamanda benliğin yakıcı, yok edici, ayrıştırıcı tarafını simgeler. Toprak ise tevazu, bütünlük ve kabulleniştir. İblis, ateşin ateşiyle yanarken, Adem toprakla bütünleşmiş, tevazunun sırrına ermişti.
Mitolojilerde de ateş, hem yıkıcı hem de dönüştürücü bir güç olarak karşımıza çıkar. Yunan mitolojisinde Prometheus, ateşi tanrılardan çalıp insanlara verdiğinde, bu bilgi ve kudretin hem ödülü hem de cezası olur. Ateş, bir yandan insanı yüceltir, ona uygarlık getirir, ama bir yandan da Prometheus’u zincirler ve acıya mahkum eder. Aynı şekilde, İblis’in ateşi de kendi potansiyelinin cezası olur; yükselme imkanını kibirle kaybeder. Birçok din ve kültürde, ateş hem ruhu arındıran hem de karartan bir semboldür. Hinduizm’de “Agni” yani ateş tanrısı, arınmanın ve dönüşümün ifadesidir. Fakat ateş kontrolsüz olduğunda, yakıcı bir felakete dönüşür.
Tasavvufun derinliklerinde, insanın içindeki “nefs-i emmare” yani kötülüğü emreden benlik, ateşin kibrine benzetilir. Mevlana, Mesnevi’de “Benlik ateşini söndürmeyen, hakikatin nurunu göremez” der. Burada benliğin ateşi, insanı hakikatten perdeleyen, kör eden bir duman gibi ele alınır. Yine Hallac-ı Mansur, “En’el Hak” diyerek, kendi benliğini hakikate teslim etmiş, kibir ateşini söndürmüş ve varlığını ilahi aşkla bütünleştirmiştir. Oysa İblis, “Ben Ben’im” demiş ama bu Benliğini Tanrı’ya teslim etmeyip ona rakip olmuş, böylece kendi ateşinde yanmıştır.
Psikoloji bilimi de benliğin iki yüzüne dikkat çeker. Jung’un “gölge arketipi”, insanın içindeki karanlık tarafı, yani kibir, öfke, kıskançlık gibi duyguları temsil eder. Her insanın içinde bir “İblis” ve bir “Adem” potansiyeli vardır. Kendi isminin anlamını, kökünü ve enerjisini bilip, gölge yönünü tanıyan kişi, kendi içindeki ateşi kontrol altına alabilir. İsminin yüce yönüne tırmanmak isteyen, önce kendi ateşini, yani nefsini terbiye etmeli, içindeki kibirle yüzleşmeli ve onu aşmalıdır.
Kültürel olarak, isimlerin çift kutupluluğu halk masallarında ve efsanelerde de sıkça işlenmiştir. Keloğlan’ın saflığı ile yücelmesi, ama kurnazlaştığında başına dertler açması, isminin iki yüzüne işaret eder. “Kara” ile başlayan isimler bir yanda güç ve kudreti, öte yanda ise gölgeyi ve felaketi temsil eder. Bazı Anadolu hikayelerinde, “Adını kötüye kullananın başı beladan kurtulmaz” denir. Çünkü isim, taşıdığı enerjiyle sahibini ya yüceltecek bir asansör, ya da ateşe düşüren bir tuzak olabilir.
Tarihte, büyük liderlerin ve kahramanların da isimlerinin hem yüce hem de ateşli yönleri olmuştur. Fatih Sultan Mehmed, “Fatih” yani fetheden ismiyle yücelmiş, ama gurura kapılsaydı isminin ateşiyle yanabilirdi. Yavuz Sultan Selim’in “Yavuz” yani sert, cesur anlamı, hem onu yükselten bir güç, hem de kibirli olursa düşüşünün sebebi olabilecek bir gölge taşırdı. Dengeyi bulamayan nice sultan, vezir ve bilge, kendi adının ateşli tarafında yanmış, tarihin tozlu raflarında unutulmuşlardır.
Dini metinlerde İblis’in hikayesi, insanın kendi isminin ve benliğinin iki yüzüne dikkat çekmek için anlatılır. Hz. Adem’e secde etmeyen İblis, aslında kendi yüceliş potansiyelini ateşin kibrine kurban etmiştir. Oysa Allah, insanı “halife” olarak yaratmış, ona isimlerin bilgisini vermiş ve ona yüceliş kapılarını açmıştır. Fakat bu kapıdan geçmek için, isminin yüce yönünü seçmek, ateşli gölgesine dikkat etmek şarttır.
Günümüzde kişisel gelişim ve spiritüel akımlar da bu çift kutupluluğa dikkat çeker. Her insan, isminin anlamını ve enerjisini keşfetmeli, içindeki ateşi dönüştürerek, yüceliş kapılarını aralamalıdır. Numerolojide, harflerin sayısal değerleriyle analiz edilen isimler, kişinin potansiyelini ama aynı zamanda zayıf yönlerini de ortaya koyar. Reiki, meditasyon ve yoga gibi uygulamalarda, içsel ateşi dengelemek ve yüceltmek için ismin enerjisiyle çalışma yapılır.
Edebiyatta da benliğin iki yüzü sıkça işlenir. Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”sında Raskolnikov, kendi içindeki iyilik ve kötülükle, yüceyle ve ateşle savaş halindedir. Tolkien’in “Yüzüklerin Efendisi”nde Gollum’un iki kişiliği, isminin iki yüzünü ve insanın içsel çatışmasını temsil eder. Shakespeare’in “Macbeth”inde, ana karakterin ismiyle özdeşleşen güç arzusu, onu yüceltmek yerine yıkıma sürükler.
İsimlerin iki yüzlü doğası, hem bireysel hem kolektif kaderi belirler. Her insan, isminin yüce tarafına tırmanmak ister, ama gölgeye, yani ateşe düşmek de mümkündür. Bu yüzden, isminizin gizli anlamlarını, tarihsel ve mitolojik köklerini, taşıdığı enerjiyi iyi bilmelisiniz. Kendi “iblis”inizi yani ateşli, kibre meyilli tarafınızı tanıdığınızda, kendi yüceliş potansiyelinizi de açığa çıkarırsınız. İblis’in hikayesi, bize en büyük uyarıyı yapar: Benliğin ateşiyle yanmak mı, yoksa tevazu toprağında yücelmek mi? Seçim, isminizin iki yüzü arasında bir yolculuktur.
Unutmayın, her isim bir anahtardır, ama iki kapısı vardır. Bir kapı yücelişe, diğer kapı ateşe açılır. İblis’in ateşinde yanmak istemiyorsanız, isminizin yüceltici sırlarına sarılın; gölgeye, yani kibre karşı uyanık olun. Çünkü insanın en büyük imtihanı, kendi adının ateşli gölgesini aşıp, yüceliş nurunda eriyebilmektir. Her gün, isminizi bir dua, bir niyaz gibi içinizde yankılatıp, onun yüce anlamında yükselin; ama ateşli gölgesine de dikkat edin. Çünkü isminiz, sizi göğe de çıkarabilir, ateşe de atabilir. Ve her insan, kendi isminin ateşiyle ya yanar ya da ışık olur. İblis’in hikayesi, insanlık tarihinin en büyük aynasıdır: O aynada gördüğünüz benliğinizin hangi tarafı seçtiğine göre, kaderiniz de şekillenir. İsminizin yüce yönüne ulaşmak için, ateşli yönünü tanıyın, kibre kapılmayın ve her daim tevazu toprağında kök salın. O zaman, isminizin gerçek sırrı ve potansiyeli size açılacak, ateşin gölgesinde kalmadan, hakikatin nurunda yüceleceksiniz.
Yorumlar