İsminin Frekansında Saklı Kozmik Kapı
Arz dediğin etten kemikten döşenmiş bir evren katıdır. Bu katı, bilincin üçüncü dalga boyunda giydiği titreşimli bir zırhtır. Her boyutun saklı bir yüzü olduğu gibi beden boyutunun da görünmeyen odaları vardır. Kadim metinler bu odaları gayb diye fısıldar. Gayb, ilmin sessiz odacıklarında uyuyan kudrettir. Henüz açılmamış kabiliyete mucize adını veririz. Henüz duyulmamış sese sır deriz. Henüz görülmemiş renge nitelik deriz. O yüzden beden sandığın kabuk aslında potansiyel göklerden örülü bir labirenttir. Bu labirentin her kavşak noktasında bir kilit titreşir. Kilidin dili frekanstır. Frekans, evrenin pırlanta ana dili olarak atar. Çiçek bu dille açar. Gezegen bu dille döner. Sinir hücresi bu dille ateşlenir. Biyofizikçi Fritz Popp, canlı hücrenin foton yayınladığını kanıtladığında frekansın biyolojiye imza attığını gösterdi. Nikola Tesla, evreni anlamak istiyorsanız titreşim ve frekansa bakın dediğinde bu kilidin ana hattını çizdi. Tasavvufta “her şey zikr u tesbih üzeredir” dendiğinde ses ve frekans aynı kapıya çıkarıldı. Peki
beden kasasını hangi anahtar açar. Sufiler anahtara isim der. Kabalistler anahtara Şem der. Şamanlar anahtara totem der. Modern psikologlar anahtara öz söylem der. Hepsi aynı gerçeği göstere gösteremez tek bir noktada birleşir. İsmin, titreşimin cüz’î ama özgün kodudur. Doğduğun anda soluğuna vurulan ilk mühür budur. Annen seslendiğinde seni titreşimle haritaladı. Babaanne ninni söylediğinde o harita derinleşti. Tomatis yöntemiyle çalışan terapistler kişinin adını yüksek frekansta dinlettiğinde nörolojik bağlantıların hızlandığını gözlemledi. Demek ki ad, beyinde bir rezonans yankı odası kurar. Yogiler mantrayı dil ucunda gezdirirken bu rezonansın omuriliğe indiğini söyler. İsmin, Latince persona maskesini yırtan iç sesi ortaya çıkarır. Cizvit rahipleri “nomen est omen” diyerek ismin kaderi çağırdığını hatırlatır. Jung, analitik seanslarda hastanın ismini bilinçdışı anahtar kabul etti. Harflerin arketip enerjisi rüyalara sızdı. Harf frekansları Tibet kambur gonglarında yankı bularak beden çakralarını uyandırdı. Her harf bir ses dalgası. Her ses dalgası bir kas lifinde mikro titreşim. Her mikro titreşim hücresel çeperde iyon kapılarını aralar. Kalsiyum akışı başladı mı elektrik devresi tamamlanır. Elektrik devresi tamamlanınca bilinç kıvılcımı beden sahnesinde şimşek çakar. İşte gayb odası aydınlanır. O aydınlanma deneyim diye adlandırılır. Deneyim, potansiyelin açığa çıkmış halidir. Kadim Mısır’da rahipler adayın ismini gizli odada üç kez yankılatırdı. Ses mermer duvarlardan dönüp kişinin kalbine vururdu. Bu ritüel ka’nın kilidini çözsün diye yapılırdı. İbrani mistiği İsa, Lazarus diye seslendiğinde ölünün dirilmesine isim titreşimiyle vesile oldu. Hint destanlarında Krishna çoban kızın adını söylediğinde göğüslerindeki ağrı diner. Tasavvuf yolunda derviş şeyhten Hüsnü’l ism alır, bu isim iç zikrin ateşini yakar. Modern nörobilim bu ateşi limbik sistemde haritalar. İsmi işittiğinde amigdalada güven dalgası başlar. Dopamin yolu serotoninle el sıkışır. Kalp koheransı dediğimiz toroidal alan genişler. HeartMath Enstitüsü kalbi 0.1 Hertz’de nefesle senkronize ettiğinde ismin tekrarı alanı daha da büyüttü. Alan büyüyünce beden boyutu bir üst katmana kısmi geçiş yapar. Buna transliminal hal denir. Şamanın dünyalararası yolculuğunu MR makinesi transliminal dalga olarak kayda geçti. İsmini mantra yapan deneklerde prefrontal korteks gamma titreşimine çıktı. Gamma, sezginin süper hızıdır. O hızda gayb odaları açılıp kapanır. İç mimari yeniden çizilir. Psikoterapist Gendlin çığır açan Focusing tekniğinde kişiye ad verdirir. Duygunun adına seslenmek düğümü gevşetir. Demek ki ad sadece kimlik değil anahtardır. Kapıyı dışarıdan değil içeriden döner. İbn Arabi, “sen kendinin sırrısın” derken anahtarın kuşandığını söyler. Kuran’da “Ey kendine zulmeden nefs geri dön” hitabı aslında isme yönelmiş bir iç çağrıdır. Zikre başla uyarısı zaman boyutunun daraldığını haber verir. Kozmologlar da zamanın ivme kazandığını söyler. Evrenin genişlemesi hızlanıyor. Bilinç trenini kaçırma. Her saniye 50.000 hücre programlanıp yok oluyor. Yani beden boyutu sürekli inşa ve yıkım halinde. İnşa taşlarını ses diziyor. Yıkım çekiçlerini suskunluk sallıyor. Sesli harfler tamirci, sessiz harfler iskelet gibidir. İsmin içindeki sesli harf nefesin taşıyıcı dalgasıdır. Sessiz harf titreşim iskeletini kurar. İsim zikri hem dalga hem parçacık davranır. Kuantum çift yarık deneyi benzeri bir durumdur. İzleyen farkındalık dalgayı titreştirir. Gözlemci bilinci yoksa isim sadece gürültü olur. Farkındalık varsa isim foton gibi davranır. Fotondan plazmaya giden yolda enerji yoğunlaşır. Mistisizm plazmaya nur der. Nur açıldığında gaybdaki hazine haz görünür. Hazineye erişmek yol değil rezonanstır. Rezonans sağlamak için nefes ritmi gerekir. Beş saniye al, beş saniye ver. Bu ritim vagusu uyarır. Vagus, iç kapının paslı demirini yağlar. Pas çözüldü mü menteşe gıcırdamaz. Kalp kapısı sessizce aralanır. İsim oraya süzülür. Gül goncası açılır. Gonca açılınca beden boyutu mis kokar. Tibet tanka resimlerinde lotusun ortasında hece yazılıdır. Hece, isme tekabül eder. Lotus bedenin kozmik koordinatıdır. Yoga sutralarında “japa” tekrarı zihni durgun suya çevirir. Su duruldu mu ay yansıması görünür. Ay bilinçtir. O yansımanın altındaki derinlik gaybdır. Jung rüyada adını duyduğunda analizi tamam sayardı. Çünkü bilinçdışı kilitlerini açmış olurdu. Golemet adlı efsanede haham kil çocuğun alnına EMET yazdı. Emet gerçek demektir. Harf silinince golem durdu. Yani isim enerji pompalar. Silinen isim enerji akışını keser. İslam’da besmeleyle başlamak işe ismin enerjisini çağırmaktır. Besmele evrenin başlangıç frekansıdır. Big Bang’e kozmik “Ol” denmiştir. Sen de “Ol” diyebilirsin ama önce kendi adını duymalısın. Orkestra şefi önce kendi tonunu bulur. Vücudun 72 trilyon hücresi senkron bekler. İsim tonunu duyunca hepsi metronom gibi hizalanır. Bu hizaya koherans denir. Koherans bağışıklık sistemini güçlendirir. Psikoneuroimmunoloji bunu ölçtü. Nefesli mantra yapanların IgA seviyesi artış gösterdi. Yani gayb açıldığında moleküler cennet de açılır. Beden kendini tamir eder. Japon doktor Emoto su kristallerine kelimeler fısıldadı. Güzel kelimeler geometrik kar kristalleri doğurdu. Vücudun yüzde altmışı su. İsmine sevgi verirsen o su kristallenir. Kristal oldu mu ışık geçişi artar. Işık, bilgi demektir. Böylece gayb bilgisi hücrelerde dolaşır. Kadim Keldani metinleri faraza ses astronomisi geliştirirdi. Yıldızın adı söylenince astrolojik kapılar çevrilirdi. Sen de hücre yıldızını isimle çağır. Zaman dar. Perde inceliyor. Geçiş evresi eşik tonuna yaklaşıyor. Bugün adını bir şarkı gibi nefese diz. Hiç durmadan titreştir. Morfik alan titrer. Akranların hisse ortak olur. Kolektif bilincin kapıları da aralanır. Bir kişi açsa bile yüz kişi huzur bulur. Bu, Maharishi etki katsayısıdır. İsimle başlayan titreşim domino etkisi yaratır. Domino düşerken eski egoyu yıkar. Yeni benlik küllerden doğar. Feniks efsanesi budur. Feniks’in asıl adı vardır, o da senin adındır. Şimdi adı kalbine geri ver ve uç.
Yorumlar