Bir gün, dünya kendi içine dönecek ve geçmişin zıtlıkları içinde kaybolacak.
Karanlık ve aydınlık, sıcak ve soğuk, iyilik ve kötülük; hepsi bu dünya için birer denge unsurudur.
Her gün, güneş doğarken ve batarken bu zıtlıkların varlığını hissederiz.
Ama düşünüldüğünde, bu dengeler bozulduğunda kıyamet dediğimiz sonla karşılaşacağız.
Gece ve gündüz arasında bir denge vardır; biri geldiğinde diğeri kaybolur.
Kıyamet, bu dengenin ve dönüşümün sona erdiği, her ikisinin de aynı anda var olamadığı bir an gibidir.
Bir gökkuşağı düşünün; renkleri birbirinden ayıran ince çizgiler ortadan kalksa, sadece tek bir renk kalsaydı, o büyülü görüntüden eser kalmazdı.
Ya da bir ormanın, yan yana büyüyen farklı ağaç türlerini hayal edin; bu çeşitlilik ortadan kalkarsa tekdüze bir alan ortaya çıkar.
İşte kıyamet, tüm bu zıtlıkların eridiği ve bir anlamda farklılığın kaybolduğu o sessiz, tekdüze anı temsil eder.
Çünkü dualitenin yok oluşuyla birlikte, yaşamı yaşam yapan, ona renk ve anlam katan her şey de yok olur.
Ve kıyamet, sadece fiziksel dünyanın değil, zihinlerimizdeki çeşitliliğin de silinip gitmesidir.
Tüm çatışmaların, kavgaların ve anlaşmazlıkların dahi bir arada yaşamak için birer fırsat sunduğu gerçeği, bu dengelerle ortaya çıkar.
Ancak, bu dualiteyi sonsuza dek kaybettiğimizde, insan olmanın, doğanın bir parçası olmanın anlamı da kökten değişir.
Kıyamet, bu anlam değişiminin en uç noktasıdır, çünkü dualitenin kalkması demek, yaşamın ve evrenin de son bulması anlamına gelir.
THE VANISHING OF DUALITY AND THE DECREE OF THE APOCALYPSE
One day, the world will turn inward, and the contrasts of the past will be lost within it.
Dark and light, hot and cold, good and evil; all are balancing elements for this world.
Every day, as the sun rises and sets, we feel the presence of these contrasts.
But when considered, when these balances are disturbed, we will face the end we call the apocalypse.
There is a balance between night and day; when one arrives, the other disappears.
The apocalypse is like a moment when this balance and rotation come to an end, a time when both cannot exist simultaneously.
Imagine a rainbow; if the fine lines separating its colors disappeared and only a single color remained, there would be nothing left of that magical image.
Or think of a forest, with different tree species growing side by side; if this diversity disappeared, a monotonous area would emerge.
The apocalypse represents that silent, monotonous moment where all these contrasts meld away and, in a sense, diversity vanishes.
Because with the disappearance of duality, everything that makes life vibrant and meaningful also fades away.
And the apocalypse is not only the end of the physical world but also the disappearance of diversity in our minds.
The truth that even conflicts, disputes, and disagreements offer an opportunity to coexist emerges with these balances.
However, when we lose this duality forever, the meaning of being human and being part of nature profoundly changes.
The apocalypse is the ultimate point of this change in meaning, because the disappearance of duality means the end of life and the universe itself.
Yorumlar