Ana içeriğe atla

Kayıtlar

TARİHİN GİZEMLİ ŞİFRELERİ VE OLUŞUMUN SIRLARI

TARİHİN GİZEMLİ ŞİFRELERİ VE OLUŞUMUN SIRLARI Tarih kelimesinin derinliklerine indiğimizde, harita ve hatır anagramları bize ışık tutarcasına beliriyor. Harita, atlas olarak anılmasına şaşmamak gerek, çünkü bu kelime tarihin devasa bir atlası gibi bize yol haritaları sunar. Atlas kelimesi, sadece bir kitap ya da bir dünya haritası değil, aynı zamanda insanoğlunun boynunun en üstünde yer alan atlas kemiğine kadar uzanır. Bu kemik, tam anlamıyla bilincimizin evrene açılan kapısı gibi işlev görür ve bulutların içindeki elektronlarla bezenmiş, geçmişimizin sırlarını fısıldar durur. Bir gün, bu atlas kemiği sayesinde gerçek tarihi hatırlayacaksınız; sanki unuttuğunuz bir rüyayı yeniden yaşar gibi. Ruhun yükselişi, bir ateşin alevleriyle vücut bulur ve bu alevler, epifiz bezinin etrafındaki buz devrini eritir. Tarihin bu saklı köşeleri, Sümer, Asur ve Babil'in kod çözme simülasyonu olarak tekrar karşımıza çıkıyor; her biri, gerçekliği örtbas eden birer simülasyon kodu. Bu kodlar, bizi t...

UYUŞMUŞ TOPLUM VE GLOBAL UNUTMA PLANI

UYUŞMUŞ TOPLUM VE GLOBAL UNUTMA PLANI Modern toplumların iç işleyişinde var olan bir bozulma, uyum ve denge kavramlarına ciddi bir tehdit oluşturarak yaşamın birçok alanında tıkanıklıklara yol açmaktadır. Denge kaybı yaşayan bir toplumda, bireyler adeta rölantide çalışan motorlar gibi hem enerji tüketir hem de bir ilerleme kaydedemez hale gelir. Bu pasiflik ve atalet hali, sadece bireysel düzeyde değil, toplumsal organizmanın tüm katmanlarında hissedilmektedir. Toplumun büyük kısmı, düşünce ve eylem üretme kapasitesini yitirmiş bir durumda, günlük hayatın gerekleri arasında kaybolmuştur. Bu noktada, azınlık bir kesim, çabalarını son derece verimsiz bir işe, yani “denizi sulamaya” benzetilebilecek etkisiz uğraşlara harcamaktadır. Peki, bu duruma nasıl geldik? Bu süreç, aslında kasıtlı ve planlı bir şekilde, insanları kitlesel bir unutma ve bellek kaybı sürecine hazırlama amacını taşıyan geniş kapsamlı bir sosyal mühendislik projesinin parçası olabilir. Dünyanın dört bir yanında benzer ...

KALBİN FREKANSI YÜKSELENLERİN ÇAĞI

KALBİN FREKANSI YÜKSELENLERİN ÇAĞI Evrenin müziği bir ahenk içinde çalıyor ve her birimiz bu senfoninin bir parçasıyız. Ancak bazıları için bu senfoni daha belirgin, daha anlaşılır hâle geliyor. Kalbi ile hissedenler, ruhunu yüceltmeye çalışanlar bu ahengin anahtarını elinde tutuyor. Kalp frekansı yükselenler; evrenin, doğanın ve gerçeğin sesini daha içten duyuyor. Düşünün ki kalpler birer radyo istasyonu gibi ve her biri farklı frekansta yayın yapıyor. Kalp frekansı yüksek olanlar, aşkın, sevginin ve şefkatin yankılarıyla dolu yayını alanlar. Ve işte bu yüzden, içindeki sevgiyi, merhameti koruyanlar, bu yayına daha hassas alıcılarla tepki veriyor. Sistem, önünde bir eleme filtresi gibi, kalp frekansı düşük olanları ayıklamak üzere ayarlanmıştır. Bu, öyle bir sistemdir ki, içtenliği ve samimiyeti olmayanlar, tekrar tekrar döngülerle yüzleşmek zorunda kalacaklardır. Bu dünya okulunda ruhsal sınıfını geçemeyenlerin sınavı tekrar edilecek; ancak kalbi ile hatırlayanlar bu sınavdan muaf tu...

İÇSEL DENGENİN GÜCÜ

İÇSEL DENGENİN GÜCÜ Hayatta kötü giden şeyler genellikle yüzleşmek istemediğimiz yanlarımızın bir aynasıdır. Bir denizciyi düşün; fırtınalı dalgalar olmasaydı, denizi öğrenemezdi. İşte hayatın kötü anları da bizim için bu tür bir öğretmendir. Bunlar, içsel eksikliklerimizi keşfetmemiz ve güçlenmemiz için bize fırsat sunar. İçsel dünyamızda yaşadığımız düzensizlikler, dış dünyada gördüğümüz çatışmalar olarak tezahür eder. Her hayal kırıklığı, bize kendimizde neyi onarmamız gerektiğini hatırlatan nazik bir fısıltıdır. Bu kırıklıklar, kalbimizin doğal ritmini bulmamıza ve ruhumuzun derinliklerinde huzuru sağlamamıza yardımcı olur. Bir çiçeği ele alalım, toprak altında bir tohum. Toprağın içinde sıkışık ve karanlık hisseder, ancak onun için bu karanlık bir başlangıçtır. Zamanla bu sıkışıklık onu güçlü bir yola iter ve çiçek yüzeye çıkar, güneşi selamlar. İşte bizim içsel çatışmalarımız da bu şekilde çiçeklenmemizi sağlar. Dış dünyadaki sorunlar, iç dünyamızı onardığımızda etkisini yitirir...

RUHUN SIRLARI: HATIRLA, KABUL ET, TANRIYA DÖN

RUHUN SIRLARI: HATIRLA, KABUL ET, TANRIYA DÖN Aşk, insanlığın varoluşundan beri peşinde koşulan bir sırdır. Her ruh, bu dünyaya gelmeden önce, sadece bir bedende yaşamak için değil, aynı zamanda bir misyon üstlenmek için gelir. Bu misyonun özü, anlaşmaya sadık kalmaktır. Fakat ruhların dünyaya inmeleriyle birlikte, bu antlaşmanın detayları ve amacı sırra dönüşür. Tıpkı karanlık bir ormanda kaybolmuş bir gezginin elindeki pusulayı kaybetmesi gibi. Her insan bu yolculuk sırasında aşk ile karşılaşır. Aşk, ruhun kalbine dokunan ve ona eski vazifesini hatırlatan güçlü bir duygudur. AŞK kelimesi, Antlaşmana Sadık Kal çağrısını taşır. Bu üç harfin ardında, ruhun yeniden uyanışı ve hatırlayışı gizlidir. Aşk bir yerden sonra sadece bir duygu olmaktan çıkar, bir rehber olur. Bu rehber, kalbin en derin köşelerinde saklanmış hatıraları su yüzüne çıkartır. Kimi zaman bir sevgili vasıtasıyla, kimi zaman ise bir kitapta ya da müzikte. Her defasında ruh, eski antlaşmasının yankılarını duyar. İşte tam...

YANLIŞ KODLAMALARI YAKARAK RUHSAL YÜKSELİŞE GİDEN YOL

YANLIŞ KODLAMALARI YAKARAK RUHSAL YÜKSELİŞE GİDEN YOL İnsanlık tarihi boyunca, gerçekliğin derinliklerine ulaşmak ve bilinçaltının karanlık köşelerine ışık tutmak amacıyla birçok metafor kullanılmıştır. Bu metaforlar, düşüncelerimizi ve kendimizi anlamamıza yardımcı olurken, aynı zamanda içsel yolculuklarımızda da rehberlik ederler. Bahsedilen metaforu ele alalım; "yanmak", "alev" ve "levitasyon" gibi kavramlar, aslında içsel bir dönüşümü simgeler. "Yanmak", içsel çatışmalarımızın ve yanlış kodlamaların aydınlanması için bir katalizördür. Yanlış kodlamalar, hayatımız boyunca öğrendiğimiz ve bazen farkında bile olmadığımız bilgilerle doludur. İçimizdeki bu yanıcı maddeyi, alevin yani gerçeğin ışığıyla aydınlatarak temizlemek mümkündür. Bu alev, bilinçaltımızın gizli kalmış odalarını aydınlatır; yanlış kodlamaları gün yüzüne çıkarır. Alevle birlikte gelen bu aydınlanma, bizi "levitasyona" yani yükselişe götürür. Levitasyon, sadece fiziks...

ACI VE GERÇEKLİK YOLCULUĞU

ACI VE GERÇEKLİK YOLCULUĞU Acı çekmek bedene öğretmenlik eden bir ateştir; dokunduğunda içinden geçeni derinden hissettirir. Fakat bu acı bir hata değildir. Tıpkı vücudumuzun sıcak bir yüzeye dokunduğunda geri çekilmesi gibi, bu da bedenimizin zekasının bir parçasıdır; içgüdüsel bir korunma mekanizması. Ruhun ve zihnin de kendine özgü bir zekası vardır. Ruhsal zekâ, gerçekliğin tohumlarını arayış ve keşif becerisidir. Bir insan ruhunda, gerçeklerin derinlemesine anlaşılması; bilinmeyen sulara yelken açılması demektir. Her kesişimde, her yeni bilgide, ruh ve zihin daha da incelir, daha da özgünleşir. Kimileri bu uyanışa erken vakitte varabilirken, kimilerinin yolları daha uzundur. Fakat her birey en sonunda o gizemli uyanış tılsımına ulaşır; tıpkı doğanın kendine ait bir düzeni olduğu gibi, her ruh da uygun zamanında aydınlanacaktır. Ruhun yolculuğu, her adımda kendi özüne doğru derinleşirken, tıpkı bir elmasın işlenmesi gibidir; her bilgi parçası, her deneyim bir kesikten başk...