TANRIDAN BAŞKA İLAH YOKTUR...
Dünya üzerinde, belki de evrende, şimdi veya öncesinde, hiç bir cümle yoktur ki dört kelime ile tüm yaradılışı anlatmış olsun da, muhteşemliği oranında bir o kadar anlaşılamamış olsun.
Yoksun kardeşim, var olmadığından yok olmayacaksın da.
Nasıl yani ? Al işte elim var oynatıyorum, gözüm var görüyorum, dokunuyorum, seviyorum, yiyorum, içiyorum. Nasıl yokum anlamadım. Yoksun kardeşim, elinde yok, gözünde yok, dilinde yok, hissinde hissiyatında yok. Var olması için onların ilah olması gerekiyor. Peki sen iman etmedin mi Tanrı dan başka ilah yok diye. Hayda...
Hocam bir dur bu kadar hızlı gitme aç şu konuyu.
Açalım kardeşim;
İlah kelimesi bizim anladığımız anlamda sadece doğaüstü varlıkları, üstün güçleri ya da üstün güçlere sahipleri tanımlamaz. İlah demek kendinden var olabilme, bir şeyleri kendiliğinden yapabilme kudreti olanı, başkasına ihtiyaç duymadan varlığını sürdürebilme gücü kuvveti olanı da tanımlar. Örneğin elim var dedin ya az önce o zaman elim var olma kudretini gösterebiliyor demiş oldun. Yani elim hiç bir dış kuvvete ihtiyaç duymadan kendiliğinden var olabiliyor dedin, var olmayı sürdürebilir güce sahip dedin. Yani elini ilah ilan ettin. Oysa Tanrıdan başka ilah yoktu, yanlış yaptın yanıldın. Elim dediğin tanrının sana el olarak gösterdiği görüntüsünden başka bir şey değildi oysaki.
Nasıl yani hocam dünya damı yok, evrende mi?
Var diyorsan onları ilah kabul etmiş olursun kararını sen ver.
Hocam korkutma hemen de özü söyle daha söyle de bilelim.
Sen sormadın ben söylemedim. Tanrı konuştu tanrı sordu tanrı söyledi ve tanrıya ait bilinç tanrının varlığını sen ben o bu şu görüntüsünde ses olarak dünya aleminde varlık gibi deneyimledi. Ben konuştum sen söyledin diyorsan yanlışa düştün, günaha düştün, cehenneme düştün çünkü Tanrı dan başka ilah var dedin. Seni beni ilahlaştırdın şirke girdin. Yok güzel kardeşim sende, bende, seste, berisi de, öteside yok, var diye bildiklerin tanrının kendinden sana gösterdikleri. Kendinden sana duyurdukları, kendinden sana yedirdikleri, kendinden sana yaşattıkları, sana bana dediğime bakma aslında kendinden kendine bildirdikleri. Kendini, kendi ile bilmesi, deneyimlemesi.
Hocam ya bilinç, o damı yok.
Yok o var kardeşim bilinç var.
Nasıl yani hani Tanrıdan başkası yoktu hocam.
İyi de bilinç dediğin sana bana ait değil ki, o tanrının bilinci
Hani demişti ya ben ona kendi ruhumdan üfledim, o üflediği bilinç işte. Kendi bilinci ile kendi kendini biliyor, öğreniyor deneyimliyor, sende bende azıcığı aktif sadece.
Sen ben neden var hocam o zaman.
Yol olarak var, tarif olarak var, hedef olarak var, kuzey gibi güney gibi batı gibi doğu gibi var. Var dediğime bakma anlaşılsın diye dedim. Önceden telepati vardı ben düşünürdüm sen anlardın. Ben bilirdim herkes bilirdi. Bilgi tek noktaydı da çoğaldı, unutturdu ağır dünya bize her şeyi demem o ki Doğu diye bir varlık var mı, yok. O sadece nereye gitmen gerektiğini gösteriyor. Var dediğin yoklukların varlığı sadece yön nispetinde, bilincin bilgisi hangi bilince gidecek onu gösterir nitelikte.
Bildiklerimizin hepsini bilende sen ben değil ha Tanrının kendi bilinci. Ben tekrarlayım da sen sakın düşme ben-tanrı köprüsünden, hani sırat denmiş adına altı cehennem karşısı cennet, kıldan ince kılıçtan keskin olan, sezdin değil mi ne kadar ince o köprü o, bu, şu, sen, ben yok, her şey tanrının bilinci bak unutma, her şey onun bilgisi, onun sıfatı onun görüntüsü, onun varlığı, onun yani tanrının bilinci, her birimize az az koymuş o bilinçten, benlik oluşsun, yön oluşsun, farklılık oluşsun, hayat oluşsun diye de cüzi miktarda yetkili kılmış her bir minik bilinci. Hani derler ya külli irade-cüzi irade işte külli olan mutlak Tanrının bilinci, cüzi ise kendine, senin; ben o bu şu diye bildiklerine koyduğu, azcık da yetki vermiş olduğu kendi iradesi. Hani kafanda çalışıyor ya düşünce, bilinç sende diyorsun ya düşünüyorum, seçiyorum, yapıyorum diye işte o sende var olan, tanrının bilinci. O kendi kendini nasıl deneyimlemek istediğini soruyor kendine sorguluyor düşünüyor taşınıyor işte.
Karar verirde ben varım derse, ben hapishanesine girer benliği, üç boyutlu varlığını deneyimler. Yok derse ki; Tanrıdan başka ilah yoktur, görünenden fazlası var o zaman kendi kendine yazdığı Tanrılık kaderini deneyimler.
Derse ki bunlar saçma sapan şeyler ben yaşar geçerim, yaşayıp geçmeyi deneyimler.
Hani yazmıştı ya, kulum beni nasıl düşünürse ben öyleyim diye.
Kulundaki bilinç o nu nasıl düşünürse o da kendini öyle deneyimler.
Külli iradesi burada mı var evet burada. Cüzi irade nerde peki?
Yine onda, o nerede, kendinden yarattığı kendinin içinde kafasında, gözünde, beyninde, ruhunda artık sen nerede dersin bilmem ama o demiş ben kuluma şah damarından daha yakınım diye, bir yere koymuş ama ne mutlu bilene, o yeri belli olmayan cüzi irade neyi yaşamak isterse yaşıyor. Sendeki bendeki Tanrının cüzi bilinci karar verirde derse ki ben bundan fazlasıyım, fazlasını yaşıyor. O da perdesi nispetinde, külli irade çok perde çekmişse cüzi iradesine, cüzi irade bilemez ki ne nedir ben kimim o kimdir.
Külli irade gerçek ilahın kendisi olduğunu murad etmiş bir kere cüzi irade neylesin.
Yorumlar