Ana içeriğe atla

Kayıtlar

#religion etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Tanrı'nın Evrenle Özdeşliği

Tanrı'nın Evrenle Özdeşliği Spinoza'nın Tanrı anlayışı, evren ve Tanrı arasındaki ilişkiyi yeni bir bakış açısıyla yorumlar. Geleneksel inanışların aksine, Spinoza, Tanrı'yı ayrı bir varlık olarak değil, evrenin kendisi olarak görür. Bu görüş, döneminde büyük tartışmalara neden olmuştur. Spinoza'ya göre, Tanrı sonsuz bir tözdür ve bu töz, evrendeki her şeyin temelini oluşturur. İnsan, hayvan, bitki, gezegen, yıldız ve tüm varlıklar, bu sonsuz tözün farklı tezahürleridir. Dolayısıyla, hiçbir şey Tanrı'nın dışında değildir, her şey Tanrı'nın içindedir. Bu anlayış, Tanrı'nın her şeyi yarattığı ve her şeye kadir olduğu geleneksel inancından farklıdır. Spinoza'ya göre, Tanrı her şeyi ayrı ayrı yaratmamıştır, aksine her şey Tanrı'nın doğasından ve özünden kaynaklanmaktadır. Örneğin, bir ağacın büyümesi, Tanrı'nın doğasının bir yansımasıdır. Aynı şekilde, güneşin doğması ve batması da Tanrı'nın özünden kaynaklanır. Spinoza'nın bu görüşleri, bazı...

Kadim Felsefenin İzleri

Kadim Felsefenin İzleri İnsanlığın varoluşsal sorgulamalarının ve manevi arayışlarının kökleri, antik çağlara kadar uzanır. Eski Pers inançları ve Gnostisizm gibi öğretiler, bu derin felsefi mirasın izlerini taşır. Her iki inanç sistemi de evrensel dengeleri, ruhun özgürlüğünü ve manevi bilginin önemini vurgular. Eski Pers inançlarında, iyilik ve kötülük güçleri arasındaki mücadele, evrenin temelini oluşturur. Ahura Mazda ve Ahriman arasındaki çatışma, insanın seçimlerini ve eylemlerini belirler. Bu inanç, insanoğlunun iyilik ve kötülük arasındaki sonsuz çatışmayı anlamlandırma çabasının bir yansımasıdır. Benzer şekilde, Gnostisizm de iyi ve kötü güçlerin varlığına inanır. Ancak Gnostikler, kötülüğün kaynağını maddi dünyada görür. Ruh, bu maddi dünyanın sınırlamalarından ve bağlarından kurtulmalıdır. Bu kurtuluş, gerçek bilgiye (gnosis) ulaşmakla mümkün olur. Her iki öğreti de ruhun manevi bir varoluşa ulaşması gerektiğini savunur. Zerdüştlükte, insanın amacı iyilik ilkesine hizmet etm...

Arınma Sembolü Olarak Ateş

Arınma Sembolü Olarak Ateş İnsanlık tarihi boyunca, ateş, birçok inanç ve kültür için önemli bir sembol olmuştur. Eski Pers inancında ateş kültü, ruhsal arınmanın ve yeniden doğuşun temsili olarak görülmüştür. Benzer şekilde, Gnostik öğretiler de ateşin arındırıcı gücüne vurgu yapmıştır. Zerdüştlük'te, ateş, Ahura Mazda'nın iyilik ve nur ilkesinin bir simgesidir. Ateşin ışığı ve sıcaklığı, maddi dünyanın karanlıklarından ve kötülüklerinden arınmayı temsil eder. Ateş törenlerinde, insanlar ruhsal bir temizlenme yaşar ve manevi arınmaya ulaşır. Gnostik inanışlarda ise ateş, ruhun maddi dünyadan kurtulma sürecini sembolize eder. Gnostikler, ruhun maddi dünyanın kirlerinden ve bağlarından arınması gerektiğine inanır. Bu arınma süreci, gerçek bilgiye (gnosis) ulaşmakla mümkün olur. Ateş, ruhun aydınlanmasını ve özgürleşmesini temsil eder. Ateşin arındırıcı gücü, diğer inanç sistemlerinde de görülmektedir. Hinduizm'de, "agni" adı verilen ateş tanrısı, kurban törenlerind...

Karanlığın Kaynakları

Karanlığın Kaynakları Antik inançlarda, karanlığın ve kötülüğün kökenlerine dair çeşitli kavramlar yer almaktadır. Zerdüştlük ve Gnostisizm gibi öğretiler, maddi dünyanın kötülüğünün kaynağını somutlaştıran varlıklar tanımlar. Bu varlıklar, insanoğlunun varoluşsal sorgulamalarının bir yansımasıdır. Zerdüştlükte, "Ahriman" olarak adlandırılan varlık, kötülüğün ve karanlığın sembolüdür. Ahriman, iyilik ilkesi "Ahura Mazda" ile daimi bir mücadele içindedir. Bu çatışma, evrenin temelini oluşturur ve insanın seçimlerini belirler. Ahriman, maddi dünyanın kötülüklerinin ve acılarının kaynağı olarak görülür. Gnostik inanışlarda ise benzer bir kavram olan "demiurge" bulunur. Demiurge, maddi evrenin yaratıcısı olarak kabul edilir, ancak aynı zamanda kötülüğün de kaynağı olduğuna inanılır. Demiurge, ruhun gerçek evreninden kopuk bir varlıktır ve insanları maddi dünyaya hapsetmiştir. Gnostikler, ruhun bu hapisten kurtulması gerektiğine inanır. Bu iki öğretideki ortak ...

Nur Kavramının Zerdüştlük ve Gnostisizm'deki Yeri

Nur Kavramının Zerdüştlük ve Gnostisizm'deki Yeri Eski inanç sistemlerinde, ışık ve karanlık sembolleri sıklıkla kullanılmıştır. Zerdüştlükte, en yüce tanrı Ahura Mazda, iyiliğin ve aydınlığın cisimleşmesi olarak görülür. Ona karşı konumlanan Angra Mainyu ise karanlığın ve kötülüğün temsilcisidir. Bu inanışa göre, insanlar Ahura Mazda'nın nuruna yönelmelidir. Benzer şekilde, gnostisizm akımında da "nur" kavramı önemli bir yer tutar. Gnostiklere göre, ruh, ilahi bir kaynaktan gelen nurdan oluşmuştur. Ancak maddi dünyaya düşmüş ve karanlığa hapsolmuştur. Ruhun amacı, bu karanlıktan kurtulup tekrar nurlu alanına dönmektir. Her iki öğretide de nur, manevi bir anlam taşır ve yüce bir gerçekliğe işaret eder. Zerdüştlükte, Ahura Mazda'nın nuru, iyiliğin ve doğruluğun sembolüdür. Gnostisizmde ise ruhun nurlu kökeni, ilahi bilgiye ulaşmanın anahtarıdır. Bu iki inanç sistemi, nurun karanlığa galip gelmesi gerektiği düşüncesini paylaşır. Zerdüştler, Ahura Mazda'nın nurun...

PERSLİLERİN ZERDÜŞT İNANCI VE GNOSTİSİZMİN İLİŞKİSİ

PERSLİLERİN ZERDÜŞT İNANCI VE GNOSTİSİZMİN İLİŞKİSİ Eski Pers imparatorluğu, çağlar boyunca hüküm sürmüş, köklü bir medeniyetti. Bu kadim uygarlığın inanç sistemi, Zerdüşt öğretilerine dayanmaktaydı. Zerdüşt inancı, iyi ve kötü güçler arasındaki sonsuz mücadeleye odaklanmıştı. Bu inanç sisteminde, Ahura Mazda adlı yüce varlık, iyiliğin ve aydınlığın sembolüydü. Karşısında ise Angra Mainyu, karanlığın ve kötülüğün temsilcisi olarak yer alıyordu. İnsanların amacı, Ahura Mazda'nın yanında yer alarak iyiliğe hizmet etmekti. Zerdüşt inancının temel ilkeleri, doğruluk, adalet ve ışığa yönelme gibi erdemler etrafında şekillenmişti. Bu öğretiler, sadece Persler arasında değil, daha sonraki dönemlerde ortaya çıkan diğer inanç sistemlerini de etkilemişti. Özellikle Hristiyanlığın ilk yüzyıllarında görülen gnostisizm akımı, Zerdüşt inancıyla bazı benzerlikler taşıyordu. Gnostisizm, maddi dünyanın geçici ve kusurlu olduğunu, ruhun ise sonsuz ve ilahi bir kaynaktan geldiğini savunuyordu. Bu düş...
 

Deccal'a Karşı Tedbirler

Deccal'a Karşı Tedbirler İslam âlimleri, hadislerde anlatılan Deccal fitnesine karşı birtakım tedbirler almayı tavsiye etmektedir. En başta gelen tedbir ise imanı korumak ve güçlendirmektir. Zira Deccal'ın hedefi zayıf imanları saptırmak olacaktır. Bu sebeple Müslümanların imanlarını tazeleyip derinleştirmeleri büyük önem arz etmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.), Deccal'ın fitnesinden korunmak için Allah'a sığınmayı, namazları kılmayı ve dua etmeyi öğütlemiştir. Namazların ve duaların insanı günahlardan arındırıp imanını kuvvetlendireceği belirtilmiştir. Özellikle "Çarşamba günleri okunacak dualar" başlığı altında toplanan duaların Deccal şerrine karşı kalkan olacağı rivayet edilmektedir. Diğer bir tedbir ise Deccal'ın ulaşamayacağı güvenli bölgelerde ikamet etmektir. Hadislerde Mekke, Medine, Kudüs, Hirre, Tur-u Zeyta gibi kutsal mekânlara Deccal'ın giremeyeceği ifade edilmektedir. Özellikle Medine şehri için "İmanın kalesi, Deccal'ın ulaşamaya...

Deccal'ın Özellikleri

Deccal'ın Özellikleri Hz. Muhammed'in (s.a.v.) hadislerinde, Deccal'ın birtakım fiziksel ve davranışsal özellikleri detaylı şekilde tasvir edilmiştir. Bunlardan en dikkat çekici olanı, Deccal'ın tek gözlü olacağı ve alnında çarpıcı bir şişlik/ur bulunacağıdır. Bu şişliğin üzerinde "kafir" yazısının yer alacağı rivayet edilir. Deccal'ın yanında taşıyacağı bir diğer özellik ise cennet ve cehennem tasvirleridir. Bu tasvirleri kullanarak insanları aldatmaya çalışacağı belirtilmektedir. Cehennem tasviriyle korkutup, cennet tasviriyle de nimetler vaat ederek müminleri saptırmaya çalışacaktır. Ancak samimi ve imanlı Müslümanların bu tuzağa düşmeyeceği vurgulanır. Kaynaklarda ayrıca Deccal'ın su kaynaklarını kurutacağı, yeryüzünü dolaşarak fitne saçacağı da yer almaktadır. Öyle ki büyük bir orduyla gelecek, fakat hiçbir silah onu durduramayacaktır. YalnızcaHz. İsa'nın (a.s.) tekrar dünyaya gelişi ve Deccal'ı öldürmesiyle bu fitne sona erecektir. Son ol...

Deccal Kimdir?

Deccal Kimdir? Deccal, İslamiyet'te kıyamet öncesi zuhur edeceğine inanılan ve Müslümanları sınamakla görevli olduğu kabul edilen bir şahsiyettir. Kelime kökeni itibariyle "yalancı, sahtekâr" manasına gelen Deccal, insanları haktan ayırıp fitneye sürükleyeceği düşünülmektedir. Kutsal kaynaklarda Deccal'ın birtakım alametleri detaylı şekilde anlatılmaktadır. Bunlardan bazıları; tek gözlü olması, alnında "kafir" yazısının bulunması, yanında cenneti andıran bir bahçe ve cehennemi çağrıştıran bir ateş bulundurması şeklindedir. Deccal'ın bu cennet ve cehennem tasvirleriyle insanları aldatacağı, imtihan edeceği rivayet edilir. Deccal'ın fitnesi karşısında Müslümanların direneceği, onun iddialarını reddedip gerçek inançlarına bağlı kalacakları belirtilmektedir. Bu noktada imanın gücü ve samimiyeti büyük önem arz etmektedir. Zira Deccal'ın hedefi, insanları doğru yoldan saptırmak olacaktır. Nitekim hadislerde, Deccal tarafından müminlerin değil münafıkla...

DECCAL NEDİR?

DECCAL NEDİR? Deccal, İslam inancında kıyamet alametlerinden biri olarak kabul edilen ve Hz. İsa'nın (a.s.) dünyaya tekrar geleceği zamana yakın ortaya çıkacağına inanılan bir varlıktır. Kelime anlamı "yalancı, aldatıcı" olan Deccal, insanları imtihan edecek ve fitneye sürükleyecektir. Deccal hakkında Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hadislerinde detaylı bilgiler yer almaktadır. Hadislere göre, Deccal tek gözlü olacak ve alınından büyük bir şiş çıkacaktır. Yanında cennet ve cehennem suretleri bulunacak, insanları cehennem suretindeki ateşle korkutup, cennet suretindeki nimetlerle aldatacaktır. Deccal'ın fitnesinden korunmak için Müslümanların sahip olması gereken en önemli özellik, imanlarının sağlam olmasıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.), Deccal'ın fitnesine karşı Allah'a sığınmayı, namazları kılmayı ve dua etmeyi tavsiye etmiştir. Ayrıca, Deccal'ın gelemeyeceği bazı bölgeler olacağı da hadislerde belirtilmektedir. Örneğin, Medine şehrinin Deccal'ın giremeyec...

ESKI YUNAN FELSEFESİ VE GNOSTİSİZM ARASINDAKİ BAĞLANTILAR

ESKI YUNAN FELSEFESİ VE GNOSTİSİZM ARASINDAKİ BAĞLANTILAR Antik Yunan düşüncesi ve gnostisizm, birbirinden farklı kökenlere ve felsefi yaklaşımlara sahip olsalar da, aralarında çarpıcı benzerlikler ve bağlantılar bulunmaktadır. Bu iki entelektüel gelenek, insanoğlunun varoluşsal sorgulamalarına ışık tutmaya çalışmış ve çeşitli bakış açıları sunmuştur. Eski Yunan filozofları, evrenin yapısı, ruhun doğası ve insan bilgisinin sınırları gibi konulara dair derin sorular sormuşlardır. Örneğin, Platon'un idealar teorisi, maddi dünyanın ötesinde mükemmel bir idealar âleminin varlığını öne sürer. Bu düşünce, gnostik öğretilerdeki maddi dünyanın eksikliği ve ruhun tinsel âleme özlemi ile benzerlik gösterir. Gnostisizm, erken Hristiyanlık döneminde ortaya çıkan bir akımdır ve Yunan felsefesinden etkilenmiştir. Gnostikler, maddi evreni kötü ve kusurlu görürken, tinsel âlemi mükemmel ve aydınlık olarak kabul etmişlerdir. Bu düalizm, Platon'un idealar teorisindeki maddi ve idealar âlemi ayrı...

GNOSTISIZM VE HIRİSTİYANLIK ARASINDAKİ İLİŞKİ

GNOSTISIZM VE HIRİSTİYANLIK ARASINDAKİ İLİŞKİ Gnostisizm, Hıristiyanlığın erken dönemlerinden itibaren bu inanç sistemiyle yakından ilişkili olmuştur. Bu iki inanç arasındaki bağlantı, karmaşık ve tartışmalı bir konudur. Gnostik öğretiler, Hıristiyan inancının bazı unsurlarını benimsemiş, ancak aynı zamanda önemli farklılıklar da ortaya çıkmıştır. Gnostisizm, Grek felsefesi ve Doğu mistisizminden etkilenen bir inanç sistemidir. Gnostikler, maddi dünyanın kötü olduğuna ve ruhun bu kötü dünyadan kurtulması gerektiğine inanırlardı. Bu nedenle, Gnostik öğretiler, maddi dünyanın yaratıcısını kötü bir varlık olarak gördü ve onu Tanrı'dan ayırdı. Gnostikler, insan ruhunun ilahi bir kıvılcım taşıdığına ve bu kıvılcımın maddi dünyadan kurtulması gerektiğine inanıyorlardı. Öte yandan, Hıristiyanlık, Tanrı'nın sevgi dolu ve merhametli olduğuna ve İsa Mesih'in kurtuluş için geldiğine inanır. Hıristiyanlar, maddi dünyanın Tanrı tarafından yaratıldığına ve bu dünyanın kötü olmadığına ina...
 

İç Huzura Giden Yolda Kendine Sahip Çıkmak

İç Huzura Giden Yolda Kendine Sahip Çıkmak İç barışa ulaşmak, alın teri ve azim gerektiren uzun soluklu bir serüvendir. Ancak bu yolculukta özümüze sadık kalır, öz farkındalığımızı güçlendirir ve olumlu ritüeller edinirseniz, ruhsal dinginliği ve iç tevekkülü yakalayabilirsiniz. Önceki metinlerde de vurgulandığı üzere, kendi varlığımızı kabullenmek, iç huzurun ilk basamaklarındandır. Öz-şefkat geliştirmek, bu sürecin ayrılmaz bir parçasıdır. Örneğin, bir hata işlediğimizde, kendimizi suçlamak yerine nedenlerini anlamaya ve hatadan ders çıkarmaya odaklanmalıyız. Duyguların ifadesi de iç barışımızı korumanın anahtarlarından biridir. Ancak bunu yaparken, hislerimizi yargılamamalı, onları olduğu gibi kucaklamalıyız. Mesela, öfke duygusunu bastırmak yerine, nedenlerini araştırmalı ve uygun bir şekilde dışa vurmalıyız. Zihin egzersizleri de iç huzurumuzu destekleyen önemli bir unsurdur. Nefes çalışmaları, meditasyon veya yoga gibi pratikler, zihnimizi yatıştırmaya ve odağımızı artırmaya yard...

HZ. İSA'NIN YENİDEN GELİŞİ

HZ. İSA'NIN YENİDEN GELİŞİ Hz. İsa'nın yeniden dünyaya gelişi, Hristiyan ve Müslüman inançlarında önemli bir yer tutmaktadır. Her iki din de, Hz. İsa'nın tekrar geleceğine ve dünyanın sonunu müjdeleyeceğine inanmaktadır. Ancak, Hz. İsa'nın gelişinin zamanı ve koşulları konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Hristiyan inancına göre, Hz. İsa'nın yeniden gelişi, dünyanın sonunu ve Tanrı'nın krallığının kurulmasını simgelemektedir. Ancak, Hz. İsa'nın ne zaman geleceği konusunda kesin bir tarih verilmemiştir. Kutsal Kitap'ta, Hz. İsa'nın gelişinin alametlerinden bahsedilmekte, ancak net bir zaman dilimi belirtilmemektedir. Müslüman inancında ise, Hz. İsa'nın yeniden gelişi, kıyametin kopmasından önce gerçekleşecektir. İslami kaynaklara göre, Hz. İsa, Deccal adı verilen bir şahsın fitnesine son verecek ve Mehdi ile birlikte İslam'ın hakim olduğu bir dönem başlatacaktır. Ancak, Hz. İsa'nın gelişinin zamanı konusunda net bir tarih verilmemiştir...

KALPTEN GELEN İNANÇ VE MERHAMETİN ÖNEMİ

KALPTEN GELEN İNANÇ VE MERHAMETİN ÖNEMİ İnsanoğlu, yüzyıllar boyunca Mehdi'nin gelmesini beklemiş ve bu inancın sağladığı manevi güçle hayatına devam etmiştir. Ancak, Mehdi'nin gelmesi tek başına yeterli değildir. Eğer insanlar kalplerindeki inancı, merhameti ve vicdani duyguları kaybederlerse, Mehdi'nin varlığı bile bu durumu kurtaramaz. İnanç, sadece bir beklenti değil, aynı zamanda kalpten gelen bir duygu ve yaşam biçimidir. İnsan, inanç ve merhamet duygularını beslediği sürece, hayatına anlam katar ve çevresindekiler için bir umut kaynağı olur. Aksi takdirde, kendini aldatmaktan başka bir şey yapmamış olur. Mehdi'nin gelmesi, insanlığın kurtuluşu için bir vesile olabilir, ancak gerçek değişim, her bireyin kendi kalbindeki inancı ve merhameti beslemesiyle mümkündür. Kalpten gelen bu duygular, toplumun tüm fertlerini birbirine bağlayan bir köprü görevi görür ve insanlığın ilerlemesine yardımcı olur. İnsanoğlu, yüzyıllar boyunca birçok zorlukla karşılaşmış ve bunların ...

RUH GÖZÜ

RUH GÖZÜ Gnostik inanışlar, ruhun ve ruhani bilginin önemini vurgular. Gnostiklere göre maddi dünya sadece geçici bir yanılsamadır ve asıl gerçeklik ruhani alemde bulunmaktadır. Bu nedenle, insanın maddi dünyadan sıyrılarak ruhani gerçekliği keşfetmesi gerekir. Bu keşif sürecinde, "ruh gözü" adı verilen bir kavram önemli bir rol oynar. Ruh gözü, insanın ruhani bilgiyi algılayabilmesini ve gerçek manevi hakikatleri görebilmesini sağlayan bir metaforik gözdür. Gnostikler, maddi gözlerin sadece geçici maddi dünyayı görebildiğine, ancak ruh gözünün ruhani gerçeklikleri algılayabildiğine inanırlar. Ruh gözü, insanın içsel farkındalığı ve bilinciyle ilişkilidir. Bu nedenle, ruh gözünü açmak için kişinin manevi bir uyanış yaşaması ve iç dünyasına yönelmesi gerekir. Gnostik metinlerde, ruh gözünün açılması ve ruhani bilgiye erişme süreci genellikle zahmetli bir yolculuk olarak tasvir edilir. Bu yolculukta, kişinin önyargılarından, bağlılıklarından ve maddi dünyaya ait arzularından ku...

Maddi Dünyadan Bağımsız Yaşam Tarzı

Maddi Dünyadan Bağımsız Yaşam Tarzı Gnostik öğretiler, maddi dünyadan bağımsız bir yaşam tarzını benimsemenin, ruhsal uyanışa ve kurtuluşa giden yolda büyük önem taşıdığını savunur. Bu inanışa göre, insan maddi dünyanın aldatıcı zevklerine ve yanılsamalarına bağımlı kaldıkça, gerçek anlamda özgür olamaz ve ruhsal potansiyelini gerçekleştiremez. Maddi dünyadan bağımsız bir yaşam tarzı, öncelikle kişinin maddi varlıklara, statüye ve güce olan bağlılığını azaltmasını gerektirir. Gnostik metinler, bu tür dünyevi arzuların insanı ruhsal körlüğe sürüklediğini ve ilahi gerçeklikten uzaklaştırdığını öne sürer. Bu nedenle, birey bu arzulardan arınmaya çalışmalı ve daha sade ve minimalist bir hayat tarzını benimsemelidir. Ayrıca, bu yaşam tarzı, kişinin kendi iç dünyasına odaklanmasını ve öz-farkındalığını artırmasını da içerir. Meditasyon ve mistik bilginin edinilmesi gibi uygulamalar, bireyin kendi içindeki ilahi kıvılcımı keşfetmesine ve ruhsal uyanışa erişmesine yardımcı olur. Bu sayede, mad...

İlahi Potansiyel

İlahi Potansiyel Gnostik öğretilere göre, her insanın içinde ilahi bir potansiyel barındırdığına inanılır. Bu potansiyel, insanın ruhsal ve manevi yönünü temsil eder ve Tanrı'yla olan bağlantısının bir işaretidir. Gnostik metinler, insanın özündeki bu ilahi kıvılcımın, maddi dünyanın aldatıcı zevkleri ve yanılsamaları tarafından gölgelendiğini öne sürer. Ancak bu potansiyel, asla tamamen yok olmaz ve uygun koşullar altında yeniden canlandırılabilir. İnsanın içindeki ilahi potansiyelin gerçekleştirilmesi, Gnostik öğretilerin temel amaçlarından biridir. Bu potansiyeli keşfetmek ve geliştirmek, bireyin ruhsal uyanışına ve kurtuluşuna giden yolun anahtarıdır. Öz-farkındalık, meditasyon ve mistik bilginin edinilmesi gibi uygulamalar, bu potansiyeli harekete geçirmek için önerilir. Gnostik inanışa göre, insanın ilahi potansiyelini gerçekleştirmesi, onu maddi dünyanın sınırlılıklarından ve yanılsamalarından kurtarır. Bu sayede, birey gerçek anlamda özgür hale gelir ve ruhsal gerçekliğe er...